İnternet sitemizde çerez (cookie) kullanılmaktadır. Çerezler (cookie) hakkında detaylı bilgi için Çerez Politikası'nı inceleyiniz. Devam etmeniz halinde çerez (cookie) kullanımına izin verdiğinizi kabul edeceğiz. Çerez ayarlarınızı değiştirmeniz halinde internet sitesinin birtakım özelliklerini kullanamayabileceğinizi belirtmek isteriz.

Şekerin fazlası kanserin büyümesini ve metastaz yapmasını arttırır

Şekerin fazlası kanserin büyümesini ve metastaz yapmasını arttırır

Tipik Batı beslenme tarzına benzer şekilde şeker ile beslenen farelerde, basit şeker içermeyen nişasta bazlı beslenen fareler ile karşılaştırıldığında daha fazla kanser büyümesi ve metastaz yapma oranı görülmüştür. Yeni bir çalışma şekerin kanseri nasıl beslediğinin mekanizmalarını göstermiştir.

 

Bir hafta önce yayımlanan araştırma, yüksek miktarda şeker tüketiminin meme kanserinin akciğere metastaz yapma riskini ve çoğalma riskini arttırdığını desteklemektedir. Fakat bu konuda daha fazla preklinik ve klinik çalışma yapılması gerektiği unutulmamalıdır.

 

Epidemiyolojik çalışmalarda beslenme ile yüksek miktarda şeker alınmasının meme kanseri gelişimi ile ilişkili olduğu saptanmıştır. Fakat bu ilişkinin mekanizmaları veya neden-sonuç ilişkisinin detayları tam açıklanamamıştı.

 

Araştırmacılar çeşitli kanser tiplerinde yüksek miktarda salgılanan, iltihabi süreçte aktif rol oynayan, hücre sinyal iletisi ile yağ metabolizmasında görevli olan 12-lipoksijenaz (12-LOX) enziminin rolünü araştırmada fare modelini kullanmışlardır.

 

Fareler basit şeker içermeyen nişasta içeren diyet veya 3 farklı dozda şeker içeren dört farklı beslenmeyi içeren deney gruplarına ayrılmıştır. Nişasta içeren diyet ile beslenen farelerde akciğerde ortalama 6,6 kanser nodülü saptanırken, kg başına 250 gram şeker alan farelerde ise ortalama 16,7 akciğer nodülü gelişmiştir (p < 0,05). Bu farklılık oldukça yüksek olarak gözlenmiştir. Şeker alımı, farelerde akciğer metastazı sayısını arttırmıştır.

 

Şeker verilen farelerde tümör büyümesi ve metastaz gelişmesinin 12-LOX enziminin artmasına bağlı olduğu saptanmıştır. 6 ay sonunda nişasta ile beslenen farelerin %30’ unda, şeker ile beslenen farelerin ise %50-58’ inde ölçülebilir boyutta kanser kitlesi olduğu saptanmıştır. Yani aynı sürede şeker ile beslenenlerde daha fazla oranda büyük tümör gelişmiştir.

 

Çalışmada gıdalarda genel olarak bulunan yüksek fruktozlu mısır şurubu veya sofra şekerinde glikoz ile birlikte bulunan früktozun meme tümörlerinde akciğer metastazı ve 12-LOX enzimini arttırmada rol oynadığı da tespit edilmiştir. Kanser hücresinin metabolizmasının, sağlıklı hücreden farklı olması nedeni ile şeker ihtiyacı daha fazladır. Kanser hücrelerinde şekerin daha fazla hücre alınması için şeker bağlayıcı reseptörler vardır. Bu sayede kanser hücreleri normal hücrelere göre daha fazla şekeri kandan yakalayıp hücre içine alır.

 

Şeker tüketimi, endüstrinin en önemli kar kapılarından birisi oldu için işlenmiş früktoz içeren şeker tüketimi son 30 yılda ciddi biçimde artmıştır. Teksas MD Anderson Kanser Merkezi’ nde meslektaşım integratif tıp uzmanı Prof Lorenzo Cohen’ e göre, A.B.D.’ nde 1970 yılında kişi başına früktoz tüketimi yılda 250 gram iken, 1997 yılında tüketim 28 kilograma yükselmiştir. Günümüzde bu miktar daha da yüksektir. Früktoz ve glikoz gibi şekerler kanser hücrelerinin metabolizmasında ihtiyaç duyulan karbon atomunu sağlamaktadır. Früktoz normal şekerden farklı olarak, kanser hücrelerinin ihtiyacı olan protein yapımını da artırdığı için kanser büyümesini daha da arttırabilmektedir. Şeker kanser hücresinin büyümesini arttırırken, früktoz ek olarak protein yapımının arttırılmasıyla daha saldırgan kanser tiplerinin görülmesine neden olabilmektedir. Früktozun özellikle günümüzde gıdaların tatlandırılmasında yaygın kullanılması, çocuk ve gençlerin reklamların etkisiyle yaygın tüketimi, früktoz/glikoz tehlikesinin geleceğimiz ve gözbebeğimiz olan çocukları ciddi tehdit etmesine neden olmaktadır. Endüstri früktozun zararsız olduğunu empoze ederek, insanların yüksek miktarda früktoz şekeri tüketimini teşvik etmiş ve insanların sağlığı ile oynamıştır.

 

Vücuda ani olarak 150 gram gibi yüksek oranda şeker girişi bağışıklık sistemini geçici olarak felce uğratır. Bu da gerek kanserin gerekse enfeksiyonların daha kötü seyretmesine neden olur. Ayrıca çeşitli hastalıkların riskini de arttırır. Bir dilim baklavada 53 gram, bir bardak kolada 28 gram, 60 gram kurutulmuş meyvede 48 gram, bir tatlı kaşığı toz şekerde 5 gram, 100 gram pastada 70 gram, bir çorba kaşığı reçelde 12 gram, 100 gram kahvaltılık gevrekte 56 gram, bir çorba ketçapta 4 gram, yarım su bardağı dondurmada 25 gram, 100 gram yoğurtta 24 gram, bir fincan makarnada 23 gram, bir bardak portakal suyunda 22 gram, bir bardak kafe lattede 16 gram şeker bulunur. Bu listenin incelenmesinde bir öğünde 150 gram şeker tüketimine Batılı tipi beslenen birçok insanın sahip olduğunu söyleyebiliriz. Günümüzde kanser, şişmanlık, kalp damar hastalığı ile şeker hastalığının neden daha fazla görüldüğünü basitçe anlatan bir modernleşme öyküsüdür bu. Kanserojen gıdalar alırken, kanserden korunmada yararlı gıdaların ise GDO veya kötü üretimleri neticesi gerekli korumayı da sağlayamadığını görüyoruz.

 

Kanserden korunma ve tedavisi sadece tıbbi tedaviden değil, yaşam ve beslenme tarzının da değiştirilmesinden oluşan tamamlayıcı tedavi yaklaşımlarını içerir. Kanser bir hücrenin değil, bu hücreyi içeren vücudun bütünsel hastalığıdır. Bunun tamamen iyileştirilmesi sadece kimyasal ilaçlarla başarılamamaktadır. Bilimsel çalışmalar tamamlayıcı tedavilerin yararlı olabileceğini göstermektedir. Beslenmede tedavinin etkisini bozabilecek gıdalar-bitkisel besinler, faydalı olabilecek gıdalar-bitkisel kaynaklı besinler ve kalorinin değerlendirilmesinin önemli olabilir.

 

Sağlık ve esenlikler dilerim.

 

Kaynaklar:

1. Jiang Y, ve ark. A Sucrose-Enriched Diet Promotes Tumorigenesis in Mammary Gland in Part through the 12-Lipoxygenase Pathway. Cancer Res. 2016 Jan 1;76(1):24-9.

2. Port AM, ve ark. Fructose consumption and cancer: is there a connection? Curr Opin Endocrinol Diabetes Obes. 2012 Oct;19(5):367-74.